Gen mi, çevre mi psikoloji bilimi açısından uzun yıllar boyunca tartışma konusu olagelmiştir. Özellikle psikoloji biliminin bir alt dalı olan kişilik psikolojisi için oldukça önemli bir gündemdir.

Mesela insanlar neden belli bir yönde davranım gösterir?

Kimi insan daha neşeli iken kimileri neden daha donuk ya da gergindir?

Aynı durum ile muhatap olan A kişisi belli bir yönde tepki verirken B kişisi neden bambaşka bir tepki verir?

Tüm bu soruların yanıtı için değerlendirilmesi gerekli olan kişiliğin tanımına bakacak olursak: ‘’Kişilik, bireylerin düşünce, duygu ve davranış gibi psikolojik tepkilerindeki farklılıkları belirleyen sadece yaşanan an, içinde bulunulan biyolojik durum veya sosyal ortam ile açıklanamayan biçimde süreklilik gösteren özellikler ve eğilimler olarak tanımlanabilir (akt. Taymur ve Türkçapar, 2012).’’

Yukarıda tanımı verilen kişiliğin oluşumunu yalnızca genetik aktarıma atıfta bulunarak biyolojik faktörlerle açıklayan kuramcılar varken kalıtsal özellikler üzerinde durmayıp yetiştirilme tarzı, ebeveyn tutumu gibi çevresel faktörlerle açıklayan kuramcılar da bulunmaktadır.

Freud kişilik gelişiminin ilk beş yılda gerçekleştiğini belirterek katı bir tutum izlemiştir. Bazı çalışmalar ise 30 yaşın bu noktada kritik olduğunun, bu yaştan sonra kişilik özelliklerinin görece sabit kaldığının altını çizmektedir.

Başka bir bakış açısı ile gerçekleştirilen ve kişilik plastisitesine odaklanan çalışmalarda kişilik gelişiminin belli bir yaşta nihayete ermediği, yaşam boyu birikimsel süreklilik çerçevesinde devam ettiği vurgulanmıştır.

Kişilik gelişimi araştırmalarında ikiz çalışmaları oldukça önemli bir yere sahiptir. Buna göre bir çalışmada yaş ile kişiliğin kalıtsal boyutunun etkisi azalırken çevresel etkilerin arttığı belirlenmiştir.

Akademik başarı ile ilişkili olan bilişsel becerilerin genetik ve çevre ile nasıl bir etkileşim içerisinde olduğuna dair birtakım çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre genetik olarak avantajlı birey kendi gelişimi için daha avantajlı çevreyi seçer ve bu avantajlı çevre sayesinde bilişsel becerileri daha fazla gelişir.

Yüksek IQ’lu bireylerin potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri elverişli ortamları seçmeleri ve bu seçim sayesinde IQ’larının gelişimine katkıda bulunmaları da buna örnektir. Sonuç olarak kişilik gelişimi başta olmak üzere pek çok alanda gündeme gelen gen mi çevre mi önemli tartışması eğitim alanında da kendini göstermektedir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki ne yalnızca kalıtım/gen ne de çevre tek başına etkindir, bu ikisinin değişen oranlarda etkileşimi belirleyicidir.

KLİNİK PSİKOLOG

MÜNEVVER ÖZEN