Back to Top

Ergenlik Dönemi Ve İletişim

Ergenlik Dönemi Ve İletişim 

Ergenlik dönemi pek çok değişimin aynı anda yaşandığı gelişim ve büyüme sürecidir. Bu dönem çocuk açısından hem baş edilmesi gereken gelişim görevlerini hem de deneyimle zenginleştiği bir süreci ifade eder. Ergenlik döneminde yaşanan değişimler sadece çocuk açısından değil anne baba açısından da uyum gerektirir. Bu dönemde gelişimsel ihtiyaçlar değişirken bu değişimin yarattığı duygu, düşünce ve davranış değişiklikleri de anne baba çocuk arasında kimi zaman iletişim problemlerine neden olabilir.

Ergenlik döneminde kimlik gelişimi önem kazanır ve bu dönemin en temel gelişimsel görevlerinden biridir. Kimlik sorunları yaşam boyu sürse bile en çok bu evrede ağırlık taşır. Kimliğin kazanılması, ergenlik döneminin en önemli psiko-sosyal yönüdür. “Ben kimim? Nasıl biri olmalıyım?” soruları kimlik edinme sürecinde zihni meşgul eden en önemli sorulardır. Daha önceden güvenilen ve kabul edilen her şey yeniden sorgulanır. Geçmişteki özdeşim örnekleri (kendine örnek aldığı kişiler, anne baba, öğretmen vb.) yeniden değerlendirilir, süzgeçten geçirilir ve yeni özdeşim örnekleri bulunur (arkadaşlar, sporcu, pop yıldızı…). Özdeşim denemeleri, çocuğun kendi üstüne en yakışacak elbiseyi bulana kadar elbise çıkarıp giymesine benzer.

Ergenlik dönemine ilişkin yanlış inanışlardan birisi ergenin kendi kimliğini oluşturabilmesi için aileden kopması gerektiğidir. Bu inanış birçok aileyi şu sonuca götürebilir; ergenler çoğu zaman tek başına bırakılmaya ihtiyaç duyarlar ve arkadaşları onlarla ilişkide olan temel grup olmalıdır. Bu düşüncenin ailelerin davranışlarına yansımasını da şu şekilde düşünebiliriz. Anne baba ergenlik dönemindeki çocuklarıyla konuşup paylaşmaktan, yaşamlarına dair soru sormaktan onların gizliliklerine girmemek adına kaçınabilir ve bunu ergenin gelişimi için mutlaka olması gerekenler gözüyle bakabilir. Bu bakış açısı bir geçiş dönemi olan ergenlikte ailenin desteğine, rehberliğine ihtiyaç duyan genci bunlardan mahrum bırakır.

Ergenlerin dünyasında akran grupları önemli bir yer tutmasına rağmen, gelişimlerinde anne babalar oldukça hayati ve gerekli bir rol oynar. Ergenin bu geçiş dönemini başarıyla tamamlayarak yetişkin dünyasına adım atmasında gerekli temel faktör, ailenin gerçek ilgi ve desteğidir.

Bir ergenle iletişim kurarken, onun gerçekliklerini dikkate almak son derece önemlidir. Çocuğun davranışları sorun olarak kodlandığında, daha kaygılı ve telaşlı tepkiler verme eğilimimiz artar; oysa ihtiyacın ne olduğunu fark edip davranışı doğru okuyabilirsek daha sakin ve kontrollü tepkiler verebiliriz. Kontrolünü ve kararlılığını kolay kaybeden insanların en doğal ilişkilerinde bile krizler çıkma olasılığı daha yüksektir.

Ergenle keyifli bir “iletişim dansı” yaparak sürecin tadını çıkarmak en iyi yoldur.

 İletişim sürecinde size yardımcı olabilecek bazı ipuçları aşağıda özetlenmiştir :

Ailelere İletişim Öneriler

  1. İyi bir dinleyici olun, onlara güven verin. Ancak, “Aman baban ya da annen duymasın” gibi idare etmek, sırdaş olmak, yanlışlarını saklamak gibi davranışlar sınır koyma işlevinizi ortadan kaldırır.
  2. Bazen, “Benimle konuşmuyor, ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilmiyoruz.” diye düşünebilirsiniz. Ergenler eleştirildiğini veya dinlenmediğini daha önce hissettiyse iletişim kurmaktan vazgeçebilir. Mümkün olduğunca yargılamadan dinlediğinizden emin olun.
  3. Bu dönemde çocuklar ne yetişkin ne de çocuk olarak görünmekte ve bu karmaşa davranışlarına da yansımaktadır. Bu karmaşaya çevreden aldıkları çelişkili mesajlar da neden olmaktadır. Siz de çocuğunuzun bu durumunu fark ederek, onun yetişkin davranışlarını destekleyip, çocukça yaptığı davranışlarda ise bu çelişkiyi yaşatmadan destek olun.
  4. Bu dönemdeki çatışmalar, ergenin bir yandan sizin gibi olmak istemesi diğer yandan da bağımsızlığını sizden farklı bir birey olarak gerçekleştirme çabasıdır. Bunu hatırlayarak çatışmaların olabileceğini kabullenin.
  5. Çatışma çözme becerilerinizi gözden geçirin. Bu konuda önemli model olduğunuzu unutmayın. Birçok anne babanın da bir ergen gibi kolay öfkelenip çatışmacı dil kullanması anlamlı değildir. Anne baba ile çocuk arasındaki ilişkinin, yetişkin-ergen ilişkisi olması gerekirken, iki ergenin ilişkisine dönmesi işleri oldukça zorlaştırabilmektedir. Anne babadan beklenen, çocuğun duygusal iniş çıkışları karşısında daha sakin, dengeli ve kontrollü olmayı başarmasıdır. Bu durum olmadığı zaman iletişim çatışmalarının şiddeti daha yoğun olmakta ve her iki taraf da fazlaca yıpranmaktadır.
  6. Olumsuz davranışlardan önce olumlu davranışları görmeye çalışarak, hem iletişimi güçlendirin hem de bu sayede olumlu davranışları pekiştirin.
  7. Öfkelendiğinde sakinleşince dinleyebileceğinizi söyleyin. Öfkeli anımızda yapacağımız bir konuşma genellikle pişmanlık yaratır. Bu yüzden uygun yer ve zamanda sakinleşince, “Duygularımı seninle paylaşmak istiyorum. Olayları yanlış yorumlamış olabilirim; sana konuları ne açıdan ele aldığımı ve ne hissettiğimi anlatmak istiyorum. Daha sonra da senden kendi bakış açını anlatmanı istiyorum” diyerek dinlemesini sağlayabilirsiniz

Çocuklarınızı sevmeye devam edin. Büyüme ve keşif sürecinde çocuğunuza eşlik edin…

Rehber Öğretmen

Ela OVA

18 Mart Çanakkale Zaferi Üzerinden Değerler Eğitimi

18 Mart Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık tutkusunun ve kahramanlığının sonsuza kadar yankılanacak bir destanıdır. Bu zafer, imkansız denileni başaran, vatanı canı pahasına savunan kahramanların hikayesidir. Bu hikayenin gelecek nesillere aktarılması ve vatan sevgisinin kalplere kazınması 18 Mart programlarının temel amacıdır.

Özel Gop Şefkat Ortaokulu’nda her yıl 18 Mart’ta coşkuyla kutlanan Çanakkale Zaferi anma programı, vatan sevgisinin ve değerler eğitiminin alevlendiği bir anı yaşatıyor. Bu anlamlı programda kahramanlık şiirleri ruhlara işlerken, özel tiyatro ve skeçler o günün ruhunu yeniden canlandırıyor. Müzik öğretmeni Gülay Usluer’in önderliğinde öğrenciler koro halinde kahramanlık türkülerini ve marşlarını seslendirirken, tarih öğretmeni Veyis Yatkın da Çanakkale’nin kahramanlarının hikayelerini anlatıyor. Bu program sadece 18 Mart’a özel bir kutlama değil, aynı zamanda milli bilincin ve değerlerin gelecek nesillere aktarıldığı, kahramanlık, şehitlik, gazilik, vatan sevgisi ve çalışkanlık gibi değerlerin öğretildiği bir eğitim şöleni haline geliyor.

Programın Etkileri:

18 Mart programlarının öğrenciler üzerinde birçok olumlu etkisi vardır. Bu programlar sayesinde öğrenciler:

  • Vatan sevgisini ve milli bilinci daha derinden hissediyorlar.
  • Kahramanlık, şehitlik ve gazilik gibi kavramların önemini anlıyorlar.
  • Çalışkanlığın ve azmin başarının anahtarı olduğunu kavrıyorlar.
  • Geçmişten ders almanın ve geleceğe umutla bakmanın önemini idrak ediyorlar.

18 Mart’ın ruhu ve kahramanların hikayeleri, bu program sayesinde sonsuza kadar yaşayacak ve gelecek nesillere ilham kaynağı olmaya devam edecektir.

Programın Değerler Eğitimine Katkıları:

18 Mart programı, vatan sevgisi ve milli bilincin yanı sıra birçok değerin de öğretilmesine katkıda bulunuyor. Bu değerler şunlardır:

  • Kahramanlık: Programda yer alan kahramanlık şiirleri ve skeçler, vatan için canını feda etmenin yüceliğini vurguluyor ve öğrencilere ilham kaynağı oluyor.
  • Şehitlik: Şehitlerin anısına yapılan saygı duruşu ve anma konuşmaları, şehitlik mertebesinin önemini ve şehitlere duyulan minnettarlığı vurguluyor.
  • Gazilik: Gazilerin hikayeleri ve onlara yapılan saygı gösterisi, gazilik mertebesinin önemini ve gazilere duyulan saygıyı vurguluyor.
  • Çalışkanlık: Vatanımızı en yoksul durumdayken bile tüm varlığını vatanı için feda eden çalışkan Mehmetçiklerimizin bu destansı tavı gençlere örnek oluyor ve onlar da programın hazırlanması ve sunulmasında çalışkanlıklarıyla diğer öğrencilere örnek oluyorlar.
  • Birlik ve Beraberlik: Programın kolektif bir şekilde hazırlanması ve sunulması, öğrencilere birlik ve beraberlik olmanın önemini öğretiyor.

Özel Gop Şefkat Ortaokulu’nun 18 Mart Çanakkale Zaferi anma programı, vatan sevgisi ve değerler eğitimi açısından son derece önemlidir. Bu program, öğrencilere vatan sevgisini, milli bilinci, kahramanlık, şehitlik, gazilik, çalışkanlık ve birlik ve beraberlik gibi değerleri aşılamaktadır. Programın içeriği ve sunum şekli öğrencilerin ilgisini çekmekte ve onları programa aktif olarak katmaktadır. Bu program, öğrencilerin vatanına ve milletine bağlı, milli bilince sahip, değerlerine saygılı bireyler olarak yetişmesine katkıda bulunacaktır.

Eğitimde Japon Modeli ve Çanakkale’nin Önemi:

Eğitim alanında uzman Japon heyeti, Türkiye’deki araştırmalarını tamamladıktan sonra zamanın başbakanı Turgut Özal’a Türk gençlerine verilen eğitimin yetersiz olduğunu bildirmiştir. Milli şuuru aşılamak için kullandıkları “şok testi” yöntemini anlatmıştır. Bu yöntemde, çocuklara önce ülkenin gelişmiş teknolojisi gösterilir, ardından Hiroşima ve Nagazaki’nin yıkılmış hali gezdirilir. Bu sayede çocuklar, çalışmanın ve birlik beraberliğin önemini kavrarlar.

Heyetin tespitleri sunulurken, bir ses “Bizim Hiroşima ve Nagazaki’miz yok” der. Heyet, Çanakkale’nin bu şehirlerden daha etkili olduğunu savunur. Çanakkale’de bir metrekareye bin mermi düştüğünü ve Türklerin imkansızı başardığını hatırlatır. Heyet, Çanakkale’nin Türk gençlerine milli şuuru aşılamak için ideal bir yer olduğunu ve her gencin burayı ziyaret etmesi gerektiğini savunur.

Ülkemizdeki tüm öğrencilerin bir planlama dahilinde Çanakkale Savaşlarının yapıldığı bölgeyi gezmeleri eğitim açısından son derece fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum. Bunu yapmak zor değil yeter ki isteyelim.

18 Mart 2024

Adem Keven

Matematiğin Eğlenceli Yüzü: Pi Günü

14 Mart Dünya Pi Günü, matematiğin eğlenceli ve öğretici bir şekilde kutlanabileceği bir fırsattır. Bu özel günde okulumuzda gerçekleştirilen etkinlikler, matematiği sevdirmek ve öğrencilerin matematik korkularını yenmelerine yardımcı olmak için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Sabahın erken saatlerinde, iki meraklı öğrenci odama girerek bana “pi deyince aklıma kimin geldiğini” sordu. Bu spontane soru karşısında aklıma ilk gelen isim Aziz Sancar oldu. Belki de bilime yaptığı katkılar ve araştırmacı ruhu beni bu cevaba yönlendirmişti.

Daha sonra, ellerinde bir çember ve mezura ile iki öğrenci daha odaya girdi. Bu seferki amaçları, pi sayısının nasıl bulunduğunu göstermekti. Çemberin çevresini ve çapını ölçerek basit bir hesaplamayla 3,14’e ulaştılar. Bu basit deney, matematiğin somut ve günlük hayatta ne kadar kullanışlı olduğunu açıkça gösteriyordu.

Öğle saatlerinde ise matematik zümremizin organize ettiği pi festivaline katıldım. Tişört boyama yarışmasından resfebe yarışmasına, pi sayısı ile ilgili birbirinden güzel ürünler ve gösteriler vardı. Özellikle matematik öğretmenimiz Tuğba Kök’ün yazdığı ve yönettiği, aşağıda giriş cümlelerinin yer aldığı tiyatro oyunu, öğrencilerin matematiğe bakış açısını değiştirecek kadar etkileyiciydi.

“Pi varmış ama yokmuş

Pi nin basamağı çokmuş

Sen ara dur pi yi

Ama pi nin bir sonu yokmuş

Pireler berber iken

Pi ler cüce iken

Bizim aşık pi rens

Pi roblemin çözümü arar iken

Bir pamuk pi renses varmış”

Tüm bu etkinlikler bana, matematiğin sadece ezberden ve formüllerden ibaret olmadığını, aynı zamanda eğlenceli ve öğretici bir bilim dalı olduğunu gösterdi. Pi Günü kutlamaları, matematiğin korkutucu bir ders olmaktan çıkıp, keyifli bir öğrenme deneyimine dönüşmesi için önemli bir fırsattır.

Pi Günü’nden Yola Çıkarak Matematiği Sevdirmek

Okullarımızda bu günü bir matematik festivaline dönüştürerek, öğrencilere matematiğin farklı yönlerini gösterebiliriz.

Pi Günü kutlamaları bize şunu gösteriyor: Matematik, doğru şekilde ele alındığında, her öğrenci için keyifli ve öğretici bir deneyime dönüşebilir. Bu özel günü, matematiğin eğlenceli yüzünü keşfetmek ve gelecek nesillere bu sevgiyi aşılamak için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

14 Mart Dünya Pi Günü, matematiğin sevdirilmesi ve öğrencilerin matematik korkularının yenilmesi için önemli bir fırsattır. Okullarımızda bu günü bir matematik festivaline dönüştürerek, oyunlar, yarışmalar, deneyler ve sanatsal etkinlikler aracılığıyla matematiği sevdirmek ve öğrencilerin matematik korkularını yenmelerine yardımcı olmak mümkündür. Tıpkı bizim okulda olduğu gibi. Bu muhteşem etkinliği organize eden Tuğba Kök ve İsra Kahraman hocalarımıza ve bu etkinliklerde yer alan öğrencilerimize çok teşekkür ediyorum.

Pi Günü kutlamaları kapsamında düzenlenen etkinliklere katılan öğrenciler ve öğretmenler büyük bir coşku ve keyif yaşadılar. Öğrenciler, etkinliklerin çok eğlenceli ve öğretici olduğunu, özellikle konferans salonu programının bugüne kadar izledikleri en eğlenceli program olduğunu söylediler. 4. sınıf öğrencileri programdan çok etkilendiklerini ve çok eğlendiklerini ifade ettiler. Diğer branş öğretmenleri de matematik konusunda bir tiyatro izlemenin çok özgün bir deneyim olduğunu ve öğrencilerin matematiğe bakış açısını değiştirecek kadar etkileyici olduğunu söylediler.

Pi Günü’nün mesajı nettir: Matematik korkulacak bir şey değil, keşfedilecek bir dünya! Bu dünyayı keşfetmek için her sene 14 Mart’ı beklemek yerine, her günü bir Pi Günü gibi kutlayabiliriz.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı r3.png


Ek bilgi:

Pi Sayısının Tarihi

Pi sayısı, bir dairenin çevresinin çapına oranını temsil eden ve matematikte çok önemli bir yere sahip olan bir sayıdır. Tarih boyunca birçok farklı uygarlık tarafından pi sayısının değeri hesaplanmaya çalışılmıştır.

MÖ 2000 yılı civarında Babiller, pi sayısını 3,125 olarak hesaplamışlardır. Mısırlılar ise Rhind Papirüsü’nde pi sayısını 3,16 olarak vermişlerdir. Arşimet, MÖ 250 yılında pi sayısının 3,14159 ile 3,14285 arasında olduğunu hesaplamıştır.

Pi sayısının hesaplanması için yüzyıllar boyunca farklı yöntemler geliştirilmiştir. 17. yüzyılda Fransız matematikçi François Viète, pi sayısının ondalık basamaklarını sonsuza kadar hesaplayabilecek bir yöntem geliştirmiştir. 20. yüzyılda ise bilgisayarların gelişmesi ile pi sayısının ondalık basamakları trilyonlarca basamağa kadar hesaplanmıştır.

15 Mart 2024

Adem Keven

Ramazan’ın Coşkusu Değerlerle Buluştu

Değerler eğitiminde fırsat eğitimi çok önemlidir. Milli ve manevi açıdan önemli günler, bu açıdan değerlendirilebilecek güzel birer fırsattır. Bu konuda din kültürü zümremiz, Ramazan ayının gelmesiyle birlikte okulumuzda “Hoş Geldin Ey Ramazan” isimli bir şenlik düzenledi. Birbirinden güzel etkinlikler planlandı ve Ramazan ayının sevinci, daha gelmeden bütün okul genelinde yaşatılmış oldu.

Etkinlikte Osmanlı şerbeti, pamuk şekeri, patlamış mısır, Karagöz-Hacivat, yüz boyama, Hint kınası, Osmanlı macunu, Ramazan davulcusu  ve geleneksel kostüm standları gibi birçok stant yer aldı. Her stant, öğrenciler için cezbedici bir şekilde düzenlenerek stant bölgesi güzelleştirildi. Okuldaki tüm öğrenciler gruplar halinde şenlik mekanına gelerek her stantta biraz vakit geçirdi. Kendilerine ikram edilen lezzetli yiyecek ve içeceklerin tadına bakarak harika bir gün geçirdiler. Hacivat-Karagöz standında ise hazırlanan Ramazan içerikli gölge oyunu izlendi. Etkinlik sahası, adeta bir fuar veya panayır alanı gibiydi ve çocuklarda Ramazan-ı Şerif’e dair unutulmaz anılar yaşattı.

Din kültürü öğretmenlerimiz[1] Arife Şanlıalp, Merve Gülsüm Öztürk, Tuğba Yılmazel, Sümeyye Acar, Zeynep Dinçer, Ayşe Gül Güneş ve Mustafa Çelik başta olmak üzere, onlara destek olan diğer öğretmen arkadaşlar da okulumuzda yaşayan değerlerimiz ve değerler eğitimi açısından son derece kalıcı ve unutulmaz bir deneyim yaşatmış oldular. Bu etkinliğin birçok konferanstan, seminerden ve dersten çok daha etkili ve kalıcı olduğu kanaatindeyim. Çünkü işin içerisinde duygular, görsellik, tat, renk, müzik ve deneyim vardı. Yani işin içerisinde yaşayan, canlı bir hayat vardı.

Değerler eğitiminde birçok yöntem ve teknik vardır ve sürekli en etkili yöntemin ne olduğu konuşulur durulur. Bence en etkili yöntem, içerisinde bizzat yaşamın ve deneyimin olduğu etkinliklerdir. Tıpkı bu okulda yapılan “Hoş Geldin Ey Ramazan” etkinliğinde olduğu gibi. Eminim ki bugün bu okulda okuyan tüm öğrenciler kendileri için son derece unutulmaz bir gün yaşadılar ve hayatlarının sonuna kadar bu güzel günü unutmayacaklardır.

Bizler de çocukluğumuzun Ramazan aylarında yaşadığımız bazı güzellikleri asla unutmuyoruz değil mi? Köyümüzdeki Ramazan ayındaki yardımlaşmayı, paylaşmayı, iftar topunu, uykulu gözlerle yaptığımız sahuru, sahurda yediğimiz mis gibi kokan sıkma ve böreği, arefe günü alınan bayramlıkları, aldığımız bayram harçlıklarını ve şekerlerini asla unutmuyoruz. Çünkü o anlarda bizzat kendimiz, sevdiklerimiz, hayat ve duygu vardı. O yüzden unutulmaz oldu bizim için.

Etkinliğe katılan öğrencilerin ve öğretmenlerin görüşleri:

2. Sınıf Öğrencisi Zeynep: “Oleey! Harika! İlk defa böyle bir şenlik görüyorum. Yaşasın! Çok mutluyum. Pamuk şekeri de varmış!”

5. Sınıf Öğrencisi Elif: “En çok Hint kınasını ve geleneksel kostümleri beğendim. Arkadaşlarımla çok eğlendik.”

4. Sınıf öğrencisi Mina: “Ben en çok Osmanlı şerbetini sevdim. Tadı çok güzelmiş. Her sene böyle bir şenlik yapılmasını isterim.”

Sınıf Öğretmeni Sabiha Berre: “Üç yıldır bu okuldayım, şahit olduğum en güzel Ramazan Şenliği bu. Her şey çok güzel düşünülmüş. Özellikle Hacivat-Karagöz’e öğrencilerim bayıldı. Emeği geçen herkese çok teşekkürler!”

Din Kültürü Öğretmeni Merve Gülsüm Öztürk: “Bu şenliği düzenlememizdeki amaç, öğrencilerimize Ramazan ayının anlamını ve önemini kavratmak, milli ve manevi değerlerimizi yaşatmak ve paylaşmanın önemini vurgulamaktı. Öğrencilerimizin mutluluğu ve ilgisi her şeye değerdi.”

Din Kültürü Zümre başkanı Arife Şanlıalp: “Bu etkinliği yapmaktaki en büyük gayemiz, öğrencilerimizi geçmiş Ramazanlara götürmek ve unutulmaya yüz tutan geleneklerimizi yeni kuşaklara aktarmaktı.”

Müdür Yardımcısı: Miray Mastar: “Okulumuzda bu güzel şenliği düzenleyen Din Kültürü zümremize ve emeği geçen tüm öğretmenlerimize teşekkür ediyorum. Bu şenlik, öğrencilerimiz için unutulmaz bir deneyim oldu.”

Şenliğin Değerler Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi

“Hoş Geldin Ey Ramazan” şenliği, sadece eğlenceli ve unutulmaz bir gün olmanın ötesinde, değerler eğitimi açısından da oldukça önemli bir etkinlikti. Şenlik kapsamında gerçekleştirilen çeşitli aktiviteler, öğrencilerimize birçok önemli değeri kazandırmayı başardı.

Kazandırılan Değerler:

  • Paylaşma: Farklı ikramların  sunulduğu stantlar, öğrencilerimize paylaşmanın önemini ve güzelliğini hatırlattı.
  • Yardımlaşma: Etkinliğin organizasyonunda ve yürütülmesinde birçok öğrenci, veli ve öğretmen gönüllü olarak görev aldı. Bu sayede öğrencilerimiz yardımlaşmanın ve dayanışmanın önemini deneyimlediler.
  • Saygı: Farklı gelenek ve göreneklerin temsil edildiği stantlar, öğrencilerimize saygı ve hoşgörü değerlerini kazandırdı.
  • Hoşgörü: Etkinliğe farklı yaş ve sınıftaki öğrenciler de katıldı. Bu sayede öğrencilerimiz farklılıklara saygı duymanın ve hoşgörülü olmanın önemini anladılar.
  • Geleneksel Değerler: Osmanlı şerbeti, kına, Hacivat-Karagöz gölge oyunu gibi geleneksel unsurların yer alması, öğrencilerimize geleneksel değerlerimizin önemini hatırlattı.

Okulumuzda düzenlenen Ramazan Şenliği, öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından büyük beğeni topladı. Bu şenlik, milli ve manevi değerlerimizi yaşatmanın ve Ramazan ayının coşkusunu öğrencilerimizle paylaşmanın en güzel yollarından biri oldu. Öğrencilerimiz bu şenlikle Ramazan’ın anlamını daha iyi kavradılar.

7 Mart 2024

Adem Keven


[1] Özel Gaziosmanpaşa Şefkat İlk ve Ortaokulu, 2023-2024 eğitim öğretim yılı

Süregiden Tartışma: Gen Mi, Çevre Mi?

Gen mi, çevre mi psikoloji bilimi açısından uzun yıllar boyunca tartışma konusu olagelmiştir. Özellikle psikoloji biliminin bir alt dalı olan kişilik psikolojisi için oldukça önemli bir gündemdir.

Mesela insanlar neden belli bir yönde davranım gösterir?

Kimi insan daha neşeli iken kimileri neden daha donuk ya da gergindir?

Aynı durum ile muhatap olan A kişisi belli bir yönde tepki verirken B kişisi neden bambaşka bir tepki verir?

Tüm bu soruların yanıtı için değerlendirilmesi gerekli olan kişiliğin tanımına bakacak olursak: ‘’Kişilik, bireylerin düşünce, duygu ve davranış gibi psikolojik tepkilerindeki farklılıkları belirleyen sadece yaşanan an, içinde bulunulan biyolojik durum veya sosyal ortam ile açıklanamayan biçimde süreklilik gösteren özellikler ve eğilimler olarak tanımlanabilir (akt. Taymur ve Türkçapar, 2012).’’

Yukarıda tanımı verilen kişiliğin oluşumunu yalnızca genetik aktarıma atıfta bulunarak biyolojik faktörlerle açıklayan kuramcılar varken kalıtsal özellikler üzerinde durmayıp yetiştirilme tarzı, ebeveyn tutumu gibi çevresel faktörlerle açıklayan kuramcılar da bulunmaktadır.

Freud kişilik gelişiminin ilk beş yılda gerçekleştiğini belirterek katı bir tutum izlemiştir. Bazı çalışmalar ise 30 yaşın bu noktada kritik olduğunun, bu yaştan sonra kişilik özelliklerinin görece sabit kaldığının altını çizmektedir.

Başka bir bakış açısı ile gerçekleştirilen ve kişilik plastisitesine odaklanan çalışmalarda kişilik gelişiminin belli bir yaşta nihayete ermediği, yaşam boyu birikimsel süreklilik çerçevesinde devam ettiği vurgulanmıştır.

Kişilik gelişimi araştırmalarında ikiz çalışmaları oldukça önemli bir yere sahiptir. Buna göre bir çalışmada yaş ile kişiliğin kalıtsal boyutunun etkisi azalırken çevresel etkilerin arttığı belirlenmiştir.

Akademik başarı ile ilişkili olan bilişsel becerilerin genetik ve çevre ile nasıl bir etkileşim içerisinde olduğuna dair birtakım çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre genetik olarak avantajlı birey kendi gelişimi için daha avantajlı çevreyi seçer ve bu avantajlı çevre sayesinde bilişsel becerileri daha fazla gelişir.

Yüksek IQ’lu bireylerin potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri elverişli ortamları seçmeleri ve bu seçim sayesinde IQ’larının gelişimine katkıda bulunmaları da buna örnektir. Sonuç olarak kişilik gelişimi başta olmak üzere pek çok alanda gündeme gelen gen mi çevre mi önemli tartışması eğitim alanında da kendini göstermektedir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki ne yalnızca kalıtım/gen ne de çevre tek başına etkindir, bu ikisinin değişen oranlarda etkileşimi belirleyicidir.

KLİNİK PSİKOLOG

MÜNEVVER ÖZEN  

Neden ve Nasıl İngilizce Öğrenmeliyiz?

Yabancı dil öğrenmek tarih boyunca hep önemli bir iş olmuştur. Geçmiş dönemlerde ülkeler arası siyasi ilişkilerde, ticari faaliyetlerde ve edebi eserlerin ana dile tercüme edilmesinde önem taşıyan yabancı dil öğrenme, son dönemde dünya üzerinde akademik dilin İngilizce haline gelmesiyle artık kaçınılmaz bir zorunluluk halini almıştır. Bilginin en çok üretildiği ve yayıldığı dilin İngilizce olması, hangi meslekten olursa olsun kişilerin İngilizceye hakim hale gelmesinin önemini müthiş bir şekilde arttırmıştır.  Güncel kitaplara, en yeni araştırmalara ulaşabilmek, internette araştırma yapabilmek, kısaca her türlü güncellemeye sahip olabilmek için iyi derecede yabancı dil öğrenmek gerekmektedir.

Araştırmalara göre, dünyada en yaygın kullanılan dil olan İngilizce, her 5 kişiden 1’i tarafından iyi şekilde bilinir. Günümüzde en az 1 yabancı dili akıcı bir şekilde okumak, yazmak ve konuşmak bir ihtiyaç halini almıştır. Gelecek nesil için ise yabancı dil öğrenmek tek bir dille sınırlı kalmamak ve ikinci, üçüncü yabancı dilleri öğrenmek anlamına gelmektedir.

İngilizce bilmek kişilerin özgürlük ve özgüven duygularını da artırır.  Ön yargıların aksine aslında son derece keyifli bir dil olan İngilizceyi öğrenmek için günümüzde sayısız fırsat ve yöntem bulunmaktadır. Ayrıca internet üzerinden yapılan yayınların %90’ına yakını İngilizce olarak yapılmaktadır. Uluslararası platformlarda söz sahibi olabilmek için İngilizce bilmek zorunlu hale gelmiştir.

Peki bu kadar önemli hale gelen İngilizceyi öğrenirken nelere dikkat etmeliyiz?

Aslında ülkemizde İngilizcenin yeterince iyi bir şekilde öğrenilememesi yabancı dilin zorluğundan değil, öğrencilerin maruz kaldıkları yanlış eğitim yöntem ve tekniklerinden kaynaklı kendilerinde oluşan ‘ben yapamam’ duygusudur. Öncelikli olarak öğrencilerin bu tür ön yargılardan kurtulmaları amacıyla yabancı dili sevdirici etkinliklere ağırlık verilmelidir. Günümüzde İngilizce bilmenin ne gibi avantajları olacaktır konusu detaylı bir şekilde onlara açıklanmalıdır. İngilizce en kolay öğrenilen dillerden biridir ve dil öğrenme serüveni başlı başına keyifli ve eğlenceli bir yolculuktur. Bu yolculuğa başlamadan önce öğrenciler için gerekli motivasyon ve istek sağlanmalıdır. Bu tarz bir ön hazırlık sürecinden sonra dil öğrencileri öncelikli olarak dersleri büyük bir dikkatle dinlemeli ve ders sonrasında da yabancı dilin sık sık kullanılması gerekmektedir. İngilizce öğrenenler mutlaka sık sık tekrar yapmalı, kelime bilgilerini, okuma ve anlama becerilerini geliştirmek için yabancı dilde bol bol kitap okumalı, dili sürekli kullanmak için her türlü fırsatı değerlendirip yeni fırsatlar oluşturmalı, örneğin favori dizi ve filmlerini orijinal dilinde izlemeyi tercih etmelidir. Başlangıç aşamasında Türkçe altyazıyla, belli bir seviyeye geldikten sonra ise İngilizce altyazıyla izlemek yabancı dil gelişimi açısından oldukça faydalı olacaktır. Özellikle ‘native speakers’ dediğimiz ana dili İngilizce olan yabancılarla konuşma pratiği yapma fırsatlarını kesinlikle kaçırmamalılar. İngilizceye daha fazla maruz kalmak için telefon, tablet gibi cihazlarınızın dilini İngilizce yapabilir, haberleri İngilizce izleyebilir ve günlük hayatınızda da İngilizceyi kullanmaya çalışabilirsiniz. İnternetten İngilizce yayın yapan kanalları takip etmek ve İngilizce günlük yazmak da etkili yöntemlerdir.

İngilizce öğrenirken motivasyonumuzun düştüğü anlar olabilir, bu zamanlarda İngilizceye hakim bir hale geldiğimizde elde edeceğimiz fırsatları düşünerek bu keyifli yolculuğa kaldığımız yerden devam edebiliriz. İngilizceyi öğrenmekle yurtiçi ve yurtdışında eğitim ve iş imkanlarının artacağı, en basitinden seyahatlerde dahi kolaylık sağlayacağı gibi avantajları hesap ettiğimizde içsel motivasyonumuzu bu yönde güçlendirebilir ve yabancı dil öğrenmeye dört elle sarılabiliriz.

Şefkat Okulları

Yabancı Dil Bölümü

Okulumuzda Değerler Eğitimi Nedir?

Değerler eğitimi, öğrencilere etik ve insani değerleri öğreterek, onların karakter gelişimini ve toplumsal bilinci destekleyen bir eğitim yaklaşımıdır. Bu tür eğitim, öğrencilerin iyi bir insan olmalarını teşvik ederken, aynı zamanda empati, hoşgörü, saygı, sorumluluk, dürüstlük ve adalet gibi değerleri benimsemelerine yardımcı olur.

Okulumuzda Değerler Eğitiminin Önemi

Toplumsal Değerlerin Geleceğe Aktarılması: Değerler eğitimi, toplumun temel değerlerinin ve kültürel mirasının gelecek nesillere aktarılmasını sağlar. Bu sayede toplumun değerleri ve kimliği yaşatılır.

Karakter Gelişimini Destekler: Değerler eğitimi, öğrencilerin karakter gelişimini destekler ve onların etik değerleri içselleştirmelerini sağlar. Dürüstlük, sorumluluk, adalet gibi değerler, öğrencilerin kişiliklerinin temel taşları haline gelir.

Empati ve Hoşgörüyü Teşvik Eder: Değerler eğitimi, öğrencilere başkalarının duygularını anlama, empati kurma ve hoşgörü gösterme becerilerini kazandırır. Bu sayede öğrenciler, daha anlayışlı ve saygılı bireyler olarak yetişirler.

Sorun Çözme ve Karar Verme Yeteneklerini Geliştirir: Değerler eğitimi, öğrencilere doğru ve yanlış arasında ahlaki değerlendirmeler yapma becerisi kazandırır. Bu sayede öğrenciler, günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları daha etik bir bakış açısıyla çözerler.

Toplumsal Uyum ve Barışı Destekler: Değerler eğitimi, toplumsal uyumu ve barışı destekler. Saygı, hoşgörü ve adalet değerleri, farklılıkların kabul edilmesini ve toplumda uyumlu bir yaşamın oluşturulmasını sağlar.

Değerlerin Öğrenci Karakter Gelişimine Katkısı

Özgüven ve Özsaygıyı Artırır: Değerler eğitimi, öğrencilerin doğru olanı yapma cesaretini ve özgüvenini artırır. Eğitimde alınan ahlaki değerler, öğrencilerin özsaygılarını ve kendilerine olan güvenlerini yükseltir.

Etik Karar Alma Becerisi Kazandırır: Değerler eğitimi, öğrencilerin etik sorunlarla karşılaştıklarında doğru kararlar verme becerisi kazanmalarını sağlar. Etik değerler, öğrencilerin doğruyu yanlıştan ayırt etmelerine yardımcı olur.

Sorumluluk ve İş Ahlakını Geliştirir: Değerler eğitimi, öğrencilerin sorumluluk alma ve iş ahlakını geliştirme süreçlerini destekler. Öğrenciler, verilen görevleri zamanında ve düzenli bir şekilde yerine getirme alışkanlığı kazanır.

Empati ve İletişim Becerilerini Güçlendirir: Değerler eğitimi, öğrencilerin empati kurma ve etkili iletişim becerilerini geliştirmelerini sağlar. Bu sayede öğrenciler, diğer insanların duygularını anlama ve onlarla sağlıklı ilişkiler kurma yeteneğine sahip olurlar.

Toplumsal Sorumluluk Bilinci Geliştirir: Değerler eğitimi, öğrencilere toplumsal sorumluluk bilinci kazandırır. Öğrenciler, topluma ve çevreye karşı duyarlılık gösterme ve katkıda bulunma isteği geliştirirler.

Sonuç olarak, okulumuzda değerler eğitimi, öğrencilerin karakter gelişimini destekleyen ve toplumsal değerleri aktaran önemli bir unsurdur. Değerler eğitimi, öğrencilerin etik değerleri benimsemelerine, empati ve hoşgörü becerilerini geliştirmelerine, sorun çözme ve karar verme yeteneklerini kazanmalarına ve toplumsal uyum içinde yaşamalarına katkı sağlar. Öğrencilerin değerlerle donatılmış olması, onların gelecekteki hayatlarında daha bilinçli ve ahlaki kararlar almalarına yardımcı olur.

Değerler eğitimi, öğrenci karakter gelişimine katkı sağlayarak onların olumlu kişisel nitelikler geliştirmelerine yardımcı olur. Bu nitelikler, öğrencilerin sosyal hayatlarında ve kariyerlerinde başarılı olmalarına önemli bir temel oluşturur. Değerler eğitimi sayesinde öğrenciler, insanlık değerlerine sahip olma bilincini taşırlar ve bu değerleri hayatlarına yansıtarak topluma olumlu bir katkıda bulunurlar.

Değerler eğitimi, sadece okulda değil aynı zamanda aile ve toplum içinde de desteklenmelidir. Ailelerin ve toplumun da değerler eğitimine önem vermesi, öğrencilerin değerleri içselleştirmelerine ve uygulamalarına daha fazla yardımcı olur. Eğitimciler, öğrencilere değerlerin önemini anlatmak ve onları değerlerin hayatlarına nasıl entegre edeceklerine dair desteklemek için aktif bir rol oynamalıdır.

Okulumuzda değerler eğitimi, bireylerin sadece bilgi ve becerilerle donatılmalarını değil aynı zamanda iyi bir insan olmalarını da hedefler. Öğrencilere doğru değerleri öğretmek ve onların karakter gelişimine katkıda bulunmak, toplumun daha duyarlı, hoşgörülü ve etik değerlere sahip bireylerden oluşmasına yardımcı olur. Eğitim sisteminde değerler eğitiminin daha da güçlendirilmesi, geleceğin daha aydınlık ve değerlerine sahip bir toplumun inşasına katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak, okulumuzda değerler eğitimi, öğrencilerin etik değerleri öğrenmelerine, karakter gelişimlerine ve toplumsal sorumluluk bilinci kazanmalarına önemli katkılar sağlar. Değerler eğitimi, öğrencileri akademik başarıların ötesinde, etik değerlerle donatılmış, empati sahibi ve toplumun değerlerine uygun bireyler olarak yetiştirmeyi amaçlayan değerli bir eğitim yaklaşımıdır.

Şefkat Okulları

Din Zümresi