İki yıldır hasret kalmıştık şöyle bir manzaraya, şöyle bir tabloya değil mi?

Bir daha dönebilir miyiz eski günlere diye az endişe duymadık.
Rabbime şükürler olsun, tekrar o güzel günlere yavaş yavaş da olsa dönüyoruz.

Normal günlere yeniden dönerken, istedik ki, bizi biz yapan, bize kendimizi, tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, geleneklerimizi, kimliğimizi, dilimizi hatırlatan; işte siz busunuz, böyleydiniz diyecek, bize kendimizi hatırlatacak, kendimize getirecek bir kültürel etkinlikle dönüş yapalım.

Sıra Gecesi, Urfa ile anılan halk kültüründe ses, saz ve söz üzerine sohbet yapılan toplantı meclisleridir.

Sıra gecesi tam anlamıyla baştan sona musiki, muhabbet, edep, adap ve edebiyat bütünü olarak ele alınabilir.

Sıra geceleri ariflerin söze geldiği, çırakların dize geldiği, şiirlerin saza geldiği gecelerdir.

Saz da bizim, söz de bizim; şakıyan da bizim, dinleyen de bizim. Urfa da bizim, Maraş da bizim, Erzurum da bizim Edirne de bizim. Diyarbakır da bizim Trabzon da bizim. Mersin de bizim, Samsun da bizim.

Allah birliğimize, bütünlüğümüze, devletimize zeval vermesin efendim.

Şu gördüğünüz muhteşem tablo kolay oluşmadı. Her eserin bir sahibi var değil mi?
Bu eserin, bu gecenin de sahipleri var, emek verenleri var:

Şu muhteşem görsel şölen, bu harika dekor kendi kendine oluşamaz değil mi?

İşte bu esere imza atan resim öğretmenimiz Tuğba Altınçit’e, bu programın hazırlanmasında çok büyük emeği bulunan müzik öğretmenimiz, koro şefimiz Gülay Usluer hocamıza, gecemize sazıyla, sesiyle renk katan Emirhan Soytürk’e, yorumuyla gecemizi renklendiren Fatih Çakraz hocamıza ve şu muhteşem koromuza, gecelerin aranan sunucusu Nurullah hocamıza, çiğ köfte ustamız Mehmet Kılınç’a, reji ve teknik kısımda İbrahim Elmas, Kadir Arat ve Abdullah Arlan’a ve bu gece için destek veren herkese yürekten teşekkür ediyorum.

Harikasınız…

Ayrıca bu ziyafete, bu davete icabet eden kıymetli velilerimize, dostlarımıza, misafirlerimize teşekkür ediyoruz.

Hoşça kalın…